The Latest



Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk, özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder.

Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Disklerin iç kısmında nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka, omur kemiklerine bakan yüzlerde ise her iki tarafta son-plak olarak adlandırılan kıkırdak yapılar vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir. Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk, omurilik kanalı (spinal kanal) içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder .

Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar.

Teşhis

Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Yani bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya "Mutlaka bel fıtığıdır" peşin hükmü ile yaklaşmak doğru değildir. Bel fıtığını taklit eden pek çok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanmasından romatizmaya, enfeksiyon hastalıklarından kansere ve bel kaymasına kadar birçok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu sebeple önce teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol herşeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikâyetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri isteyecektir.

Bel ağrısının araştırılmasında düz röntgen filmlerinin önemi günümüzde azalmıştır. Hastanın radyasyona maruz kalmasına yol açan bu teknik ancak belirli durumlarda tercih edilmektedir. Belden iğne yapılıp içeriye kontrast madde verildikten sonra film çekilmesi tekniği (myelografi) de giderek daha az kullanılmaktadır. Çünkü günümüzde görüntüleme teknikleri çok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında noniyonik kontrast maddelerin kullanım alanına girmesi iğne tekniğinin yan etkilerini hayli azaltmıştır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tekniğinin kendi yan etkileri olabildiğinden dolayı myelografiden mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yerine güçlü manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.

Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisinde EMG dediğimiz tetkik yöntemi de yararlıdır. Çünkü bu yöntem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya konabilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bası altında kalan sinirlerde hasar olup olmadığı, varsa hasarın derecesi hakkında da fikir vermektedir. Bazı durumlarda bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile etkileyebilmektedir.

Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan bir hastada bazen bilgisayarlı tomografi, genellikle de manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulur.

Manyetik rezonans görüntüleme metodu teşhiste ve ayırıcı teşhiste büyük kolaylıklar sağlar. Ayrıca hastanın x-ışını almaması ve çeşitli planlardaki üstün görüntüleme yeteneği; omurilik, sinirler ve diğer yumuşak dokuları net bir şekilde görüntüleyebilmesi manyetik rezonansı giderek daha da öne çıkarmaktadır.

Ancak kemik dokusuyla ilgili patolojilerde bilgisayarlı tomografinin daha iyi görüntü sağladığı gözönüne alınarak bazı durumlarda her iki teşhis metodu beraberce kullanılabilir.

Manyetik rezonansın bu kadar yararlı bir yöntem olmasına karşılık elde edilen görüntülerin değerlendirilmesi büyük bir tecrübe ister. Yanlış yorumlar, yanlış tedavi şekillerine yol açar. Sıklıkla rastladığımız hafif disk bombeleşmesi bel fıtığı olarak yorumlanırsa, tedavinin şekli tamamen değişik bir yöne doğru gidebilecektir.

Özellikle ameliyat sonrası dönemde gerçekleştirilen çekimlerden elde edilen görüntülerin yorumlanması tecrübe gerektirir. Muayene bulguları ile tetkiklerden elde edilen neticeler beraberce kılı kırk yararcasına hassas bir tarzda değerlendirilecek ve net bir teşhise vardıktan sonra tedaviye geçilecektir. Manyetik rezonans tetkikinde bel fıtığı görüldü diye ameliyat kararı vermek bazen yanıltıcı olabilir. Elde edilen görüntüler mutlaka klinik bulgularla desteklenmeli, aralarında uyum aranmalıdır. Uyum yoksa bu durum izah edilmelidir.

Bazen bel fıtığı ile hayati önem arzeden diğer birtakım hastalıkların ayırıcı teşhisini yapabilmek için kemik sintigrafisi gerekebilir.

Tedavi

Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir kişide hastalığın safhası iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedaviye geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi metodları uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten (perkütan) birtakım farklı girişimlerde bulunulabilir. Uygun dönemde egzersiz verilebilir. Gerekiyorsa psikoterapi yapılabilir.

Bel fıtığı tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirürji (beyin-omurilik-sinir cerrahisi), nöroloji, anestezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı doktorlar ile diyetisyen, psikolog, hemşire ve fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir.

Bu ekibin elinde bir fizik tedavi ünitesi ve bu ünitede traksiyon (programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel çekme) dahil lüzumlu bütün araç gereçler hazır bulunmalıdır.

Bu prensipler ışığında modern imkânlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çaredir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası nöroşirürji camiası nezdinde genel kabul görmüş ve klasik kitaplara kadar geçmiş kriterlerdir] o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.

BELFITIĞI NEDİR VE BELFITIĞI TEDAVİSİ
BELFITIĞI NEDİR TEDAVİSİ VARMIDIR ?
İlaç tedavisi ancak bizim önerimiz ve kontrolümüz altında yapılmalıdır. Eş, dost tavsiyesi ile ilaç kullanmayın. Aksi takdirde yüksek tansiyon, mide kanaması, kalp ve böbrek yetmezliğine neden olma olasılığı yüksektir.

İlaç olarak ağrı kesici ve kas gevşeticileri öneririz. Gerekirse, tedaviye anti depresif diye adlandırdığımız ruh halini düzenleyici ilaçlar da ekleyebiliriz.

Bel ağrısı, hayatımızın herhangi bir anında hemen çoğumuzun başına gelmiştir. Öyle ki araştırmalar, her üç kişiden iki kişide bel ağrısı olduğunu söyler. Sanayileşmiş ülkelerde daha sık görülmesi araştırmaya ve tartışmaya değer.

Bel ağrısının en sık bel fıtığına bağlı olduğu söylenir. Ancak bu doğru değildir. Bel fıtığına bağlı olan bel ağrıları, %2 gibi son derece düşük oranlarda görülür.

Pozisyona bağlı ya da zorlama ile olan bel ağrıları, daha sık görülür.

Bel ağrısı, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir. Ancak ileri yaşlarda, özellikle 45 yaşından sonra kadınlarda erkeklerden daha sıktır. Menapoz ve erken osteoporozun buna etkili olduğu düşünülÜR.

Pozisyon ile vurgulamak istediğim, kötü duruştur. Dik değil, omuzları düşük yürümek, sandalyede iki büklüm oturmak kamburluğa, dolayısıyla bel ağrısına davetiye çıkarmak demektir. Uzun süre ayni pozisyonda kalmak ta benzer sonuca yol açar. Bu nedenle işyerinizde belli aralıklarla dolaşmanız ya da ayağa kalkarak pozisyon değiştirmeniz uygun olur. Bunu yapmaktan sakın çekinmeyin. Eğer amiriniz bir şey söyler ise, benim adımı verin!

Öncelikle bilmemiz gerekir ki bel ağrısı, bir hastalık değildir. Bir belirtidir, bir bulgudur. Bir başka deyiş ile önemli bir hastalık işareti olabilir. Bu nedenle inatçı bel ağrılarını asla hafife almayın, mutlaka doktorunuzla paylaşın.

Biz pratik olarak, bel ağrılarını yeni başlayan ve başlayıp da geçmeyen ağrılar olmak üzere iki grupta inceleriz. İlkine akut, ikincisine kronik bel ağrısı adını veririz. Akut olanlar birkaç hafta içinde iyileşirler. Çoğunda ilaç bile gereksiz olup, istirahat etmek yeterlidir. En sorunlu olanlar ikinciler yani 6 haftadan fazla devam eden kronik bel ağrılarıdır.

Darbe, bel tutulması, kireçlenme, romatizma, bel fıtığı, enfeksiyon (Brucella) başlıca bel ağrısı nedenleridir. Nadir olarak kanser kökenli bel ağrıları da olabilir. Bu nedenle, kesin tanı için tam ve sistemik bir muayene gerekir. Bu amaçla, sizden bazı tetkikler isteriz.

Meslek hayatımızda en sık rastladığımız bel ağrısı türü, bel tutulmasıdır. Ters bir hareket yapmak, zıplamak, yüksek bir yerden atlamak, ağır kaldırmak, bel tutulmasının başlıca nedenleridir. Burada esas hadise, bel omurlarına ait kasların ağrılı spazmıdır. Hava değişimi de etkili olabilir. Yazdan kışa girerken soğuk, kıştan yaza geçer iken açılıp saçılma ve terleme, esas nedenleridir.

Bel ağrısının 65-70 yaş gruplarında sıklıkla rastladığımız bir türü ise omurga kanalında daralmadır. Bu hastalarımız ağrıdan ötürü yürümekte zorluk çekerler. Kireçlenme yani artroz’un etkisi ile daha fazla ıstırap çekebilirler. Fizik ve ilaç tedavisine yanıt alamadığımız durumlarda ameliyat önerebiliriz.

Bel fıtığı, bel ağrıları içinde en dramatik olanıdır. Bel fıtığının tipik belirtisi siyatik dediğimiz ağrıdır ki onun acısını gerçekten çeken bilir. İlerlemiş durumlarda bacak kaslarında erime ve hissizliğe neden olabilir. İdrar kaçırmaya bile neden olabilir. İşte bu duruma gelmiş olan bel fıtıklarında tek tedavi seçeneği ameliyattır.

Hangi nedenle olursa olsun, bel ağrılarının tedavisinde yatak istirahatı esastır. Ancak bu çok uzun tutulmamalıdır. En fazla 3 hafta olmalıdır. İstirahatın uzaması, bel ve bacak kaslarında zayıflamaya neden olabilir.Bel ağrısı çeken pek çok hastam, “Kuşak ya da bel korsesi kullanayım mı?” şeklinde sorular yöneltiyor.

Aslında uzun süreli olmamak kaydı ile kullanmakta yarar olduğu düşüncesindeyim. Korse ya da kuşağın, pozisyonlarımızı anımsatıcı olma gibi avantajları da vardır. Sürekli kullanmak ise, bel kaslarını zayıflatabileceğinden doğru değildir.

Bel ağrınız geçmiyor, inat ile devam ediyor ise, “şişmanlık mı, yok canım sen de?” demeyin. Ne yazık ki fazla kilo, bel ağrısını şiddetlendiren önemli etkenlerden biridir. Fazla kilosu olan, bundan kurtulmak ya da en azından makul seviyeye inmek zorundadır.


Bel ağrılarını önlemenin yolları

Bel ağrıları ve bel rahatsızlıkları, gittikçe büyük bir oranla artmakta. Bunun en önemli nedenleri; değişen beslenme ve davranış alışkanlıkları. Gittikçe daha az harket eden, taşıtlara mahkum olan ve fast food yeme alışkanlıklarına kayan toplumumuzda en fazla yükü beller üstleniyor.

Bel ağrılarını önlemek için yapmanız gerekenler:

Egzersiz ve beslenme:

- Bel ağrısı yapmayan egzersizler yapın.
- Aşırı kilolardan kaçının, eğer varsa aşırı kilolarınızı verin.
- Yüzmek bel ağrılarına en iyi gelen spordur, mümkün olduğunca çok yüzün. Sırtüstü yüzme en idealidir.

Uyurken:

-Yatınca şeklini değiştirmeyen bir yatak seçin.
-Yan yatarken sırtınıza binen baskıyı azaltmak için dizinizi bükün.
-Sırtüstü yatarken dizlerin altına küçük bir yastık koyun.

Otururken:

- Sandalyenizin arkalığında belinizdeki normal kavisi koruyabilecek bir yastık bulundurun.
- Masaya yakın oturun, uzak oturup masaya eğilmeyin.
- Ayağınızı yerle temas ettirin.
- Araba kullanırken pedallara kolay ulaşabilecek şekilde oturun.
- Kalçanız ile dizlerinizi aynı seviyede tutun.
- 2 saatten fazla aynı pozisonda oturmayın

Ayakta dururken ve yürürken:

- Uzun süre ayakta duracaksanız, sık sık ağırlığı bir bacaktan diğerine aktarın.
- İşinizi kendinizi zorlamayacak bir yükseklik seviyesinde yapın.
- Dik durun.
- Ayaklardan birini alçak bir yere koyun.
- Bastığınız yerin sert zemin olmasına dikkat edin.
- Sportif, alçak topuklu ayakkabı giyin.
- Yürürken yük taşıyorsanız yükün hep aynı elinizde durmamasına dikkat edin.
- Her iki elde de yük varsa yükleri eşit olarak her iki ele verin.

Eğilirken, yük kaldırırken:

- Profesyonel haltercilerin yaptığı gibi başınızı dik tutun, bel kavsinizi koruyun.
- Dizler ve kalçalarınızı kırarak eğilirseniz üç doğal kavsinizin hizasını korumuş olursunuz.
- Zeminin dengeli olmasına dikkat edin ve kaldıracağınız yüke yakın olun.
- Dönerken belinizi değil ayaklarınızı döndürün.
- Yükü göğsünüze yapıştırarak beldeki yükünüzü azaltın.
- Eğilerek değil çömelerek yükü yere koyun parmaklarınıza dikkat edin.
- Ayaklarınızın arasını biraz açın ve yükü her iki ayağa eşit dağıtın.

Bel fıtığı için egzersizler

Genel sağlık için olduğu gibi bel sağlığı için de sporun ve sağlıklı iken yapılacak olan egzersizlerin önemi büyüktür. Bel, sırt, karın adalelerini kuvvetlendirmek; eklem ve yumuşak dokuların esnekliğini artırmak için gerekli spora ve hareketlere hayat boyu devam edilmesi gerekir.

Ancak bel fıtığı gelişmesine zemin hazırlayabilecek ya da bizzat neden olabilecek mücadele sporlarının yerine, yüzme, yürüme ve bisiklet sürme gibi sporların tercih edilmesi gerekmektedir.

Yüzlerce egzersiz hareketi içinden de rastgele hepsini yapmak yerine belirli hareketlere öncelik tanınması gerektiği için , bele fazla yük bindirmeyen ve gelişmekte olan bir bel fıtığını ilerletmeyecek en emniyetli dokuz hareketini size açıklıyoruz.

Hikâyesinde daha önce geçirilmiş bir bel rahatsızlığı bulunan ya da bel fıtığı olması muhtemel olan kişilerin bu hareketleri yapmaları yararlıdır.

Bu egzersizleri yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar :

* Egzersizler temiz havası olan bir ortamda (hava müsait ise evde pencereleri açabilirsiniz) altında sunta ya da tahta bulunan halı ya da battaniye gibi sert bir zeminde yapılmalıdır. Yumuşak ya da deforme olabilen yataklar üstünde egzersiz ve spor yapılmamalıdır.

* Bel fıtığı rahatsızlığına yakalanan kişiler; hastalığın akut ağrılı döneminde bu hareketlere başlamamalı, istirahati tercih etmelidirler. Şikâyetlerin geçmesinden sonra doktora danışılmalı ve egzersizlere ondan sonra başlanmalıdır.

* Egzersizlere başlandığında ilk günden itibaren çok çabuk bir iyileşme beklenmemeli, sabırla hareketlere devam edilmelidir. Hareketlerin sayısı ve tempo gün geçtikçe yavaş yavaş artırılmalıdır. Başlangıçta aşırılığa kaçarak daha kötü bir duruma düşülmemelidir.


* Konunun uzmanı olan doktor başka şekilde tavsiye etmemişse ilk bir ay her hareket günde beş defa yapılmalıdır. Daha sonra her ay hareketler beşer beşer artırılarak egzersizlere devam edilmelidir.

* Ani ve zorlayıcı hareketlerden uzak durulmalıdır. Aşağıda açıklanan dokuz çeşit egzersiz risksiz olup daha çok bunlar tercih edilmelidir.

* Hareketler sırasında ya da sonrasında normalde mevcut ağrının artmaması gerekir. Bu yüzden egzersiz sonrası şiddetli ve 15 dakikadan çok süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa doktora danışılmalıdır.


* Rahatsızlık bir saatten çok sürüyorsa o hareket egzersiz programından çıkarılmalıdır.

* Bel fıtığı ameliyatı olanlar operasyonun üzerinden üç hafta geçmeden egzersizlere başlamamalı, daha sonra başlayarak her hareketin sayısını yavaş yavaş artırmalıdırlar.

* Bu bilgilerin dışında hastanın kafasında her hangi bir soru oluşursa, uzman doktor hiç tereddüt edilmeden hemen aranmalı ve yanlış bir iş yapmaktansa konunun doğrusunu uzman hekimden öğrenmek gerekmektedir.


1- Sırtüstü yatarken önce bir bacağınızı 90 derece kaldırın. Sonra aynı hareketi diğer bacağınıza uygulayın.


2 - Bacaklarınızı uzatıp sırt üstü yatın. Bir dizinizi kırın. O dizinizi elleriniz ile kavrayıp göğsünüze doğru çekerken diğer bacağınızı yere yapıştırın. Aynı hareketi diğer bacağınızda tekrarlayın.




3 - Sırt üstü yatarak dizlerinizi kırın. Ellerinizi dizleriniz üzerinde kenetleyerek göğsünüze doğru çekerken başınızı dizlerinize değdirmeye çalışın.




4 - Sırt üstü yatarken mümkün olduğu kadar bir dizinizi göğsünüze çekin, diğerini düz tutun. Aynı hareketi diğer bacağınıza uygulayın.




5 - Ellerinizi dizlerinizin üzerinde kenetleyerek bacaklarınızı göğsünüze çekin. Bu pozisyonda içinizden 10'a kadar sayın. Bu sırada omuzlarınızı yerden kaldırmayın. Daha sonra kollarınızı ve ayaklarınızı serbest bırakın.



6 - Belinizi yere yapıştırıp öylece tutunu. İçinizden 1'den 10'a kadar sayın. Daha sonra serbest bırakın. Bu hareketi tekrarlayın. Bu sırada nefesinizi normal şekilde alıp verin.





7 - Ayakta dik durun. Ellerinizi masa ya da bir iskemlenin kenarına dayayın. Dizlerinizi kırıp yere çökün ve sonra ayağa kalkarak gevşeyin.


8 - El ve dizlerinizin üstünde dururken kollarınız dik olsun. Önce kedi gibi belinizi çukurlaştırarak 10'a kadar sayın. Sonra çenenizi göğsünüze doğru çekerken sırtınızı kamburlaştırıp yine 10'a kadar sayın ve gevşeyin.



9 - Önce diz üstü dik oturun. Sonra kollarınızı ileriye doğru uzatın. Mümkün olduğu kadar öne doğru eğilin ve bu vaziyette 10'a kadar sayın. Tekrar diz üstü oturur pozisyondaki ilk konumunuza dönün.


Bel Fıtığı Vidoalrı İndir Tadvi Teşhiş ve Alınması Gereken Tedbirler Uzman Doktorlardan



BOYUN FITIĞI NEDİR
Boyun bölgesi ağrıları, bel ağrılarından sonra en sık karşılaşılan kas iskelet sistemi rahatsızlığı. Boyun ağrılarının görülme sıklığının yüzde 5-10 dolayında olduğu tahmin ediliyor.

Boyun ağrılarının ne kadarı boyun fıtığından kaynaklanıyor?

Aslında sanıldığının aksine boyun fıtıkları boyun ağrılarının en sık karşılaşılan nedeni değil. Boyun bölgesi ağrılarının ancak yüzde 10- 20 kadarı boyun fıtığı kaynaklı. Fıtık ağrısı diğer ağrılara göre şiddetli olduğundan böyle yanlış bir kanı yerleşmiş. En sık karşılaştığımız boyun ağrısı nedeni myofasial ağrı sendromu olarak adlandırdığımız kas gerilme ağrıları. Bunu 50 yaşından sonra ortaya çıkan omurga kireçlenmesine bağlı ağrılar izliyor.

Boyun fıtıklarında ne zaman ameliyat denir? Ameliyat sonrası tekrar riski ne kadar?

Bu konuda tam bir fikir birliği yok. Fizik tedavi uzmanı olarak bizler operasyonu son çare olarak düşünüyoruz. Bununla beraber büyük fıtıklarda omurilik bası bulguları oluşabilir. Böyle bir durumda hastalar bir an önce ameliyat edilmeli. Benzer şekilde fıtığın boyundan kola giden sinirlere bastırması durumunda kol kaslarında kısmi felç durumu oluşabilir. Kas gücü kaybının giderek kötüleştiği belirlenirse yine cerrahi öneriyoruz. Sıkı takip edilebilen hastalarda kas gücü kaybının iyiye gitmesi durumunda ise fizik tedavi öneriyoruz. Bu hastalar fizik tedavi yöntemleriyle, başarıyla tedavi edilebiliyor. Bazı hastaların ağrıları ise tüm ilaç ve fizik tedavi yöntemleriyle geçmeyebilir. Böyle bir durumda ameliyat öneriyoruz.

Boyun fıtığı dışında kalan ağrılar neden oluşur?

Boyun fıtığı dışında en sık karşılaştığımız myofasial ağrılar, boynun uygunsuz pozisyonda aşırı kullanılmasına bağlı olarak kas gerilmelerinden kaynaklanır. Tipik olarak bilgisayar kullanımı, başın uzun süre öne eğilerek yapılan ofis çalışmaları, uzun süreli telefon konuşmaları en sık karşılaştığımız myofasial ağrı sebepleri. Ayrıca aşırı stres, gerilim ve depresyonda bu tip kas gerilmesi ağrılarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıp tedavisini güçleştiriyor.

Ağır taşıma, meslek duruş bozukluklarının ağrılarda rolü nedir?

Boyun fıtıklarında bel fıtıklarından farklı olarak ağır taşımanın ve mesleğin etkisi belirgin değil. Alışkanlıklara bağlı duruş bozuklukları ve özellikle uygun olmayan yatak ve yastıklarda yatış en sık karşılaştığımız sebepler arasında. Fıtık dışında kalan ağrılar ise bilgisayarla uzun süreli çalışan ve ofis ortamlarında çalışanlarda sık görülmektedir.

Boyun ağrılarına çekenlere öneriler

Boyun ağrısından korunmak için ofis çalışanları ergonomiye dikkat etmeli. Özellikle monitor göz hizasının hafif altında olmalıdır. Uzun süre baş eğik pozisyonda çalışılmamalı. Eğer bu tip aktiviteden kaçınmak mümkün değilse saatte bir ara verilip, boyun kaslarına düzenli germe egzersizleri yapılmalı. Özelikle yaygın bir alışkanlık olarak karşılaştığımız televizyon karşısında, kanepe ve koltukta uygunsuz baş pozisyonu ile televizyon seyretmek ve uyumaktan kaçınılmalı. Geceleri yastıksız ya da çok yüksek yastıkta yatılmamalı. Mümkünse ortopedik yastık kullanılmalı. Özellikle bayanlar ıslak saçla yatmamalı. Boyun ağrısı çeken hastalar oyalanmadan öncelikle bir fizik tedavi rehabilitasyon uzmanına başvurmalı ve onun tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmeliler.


Egzersizleri


Hamile kalma yöntemleri arasında en önemlileri, öncelikle doğurganlığı arttırmak üzerine kuruludur. Yapılması gerekenler aşağıda liste halinde verilmiştir. Umarız faydalı olur.
Hamile Kalma Yöntemleri Nelerdir?
Hamile Kalma Yöntemleri Nelerdir?
  • Düzenli olarak seks yapın: Eğer hafta da 2 ya da 3 kere seks yapıyorsanız, yumurtlama dönemine raslama ihtimaliniz oldukça yüksektir. Sağlıklı çiftler için sekskonusunda aşırı fazla gibi bir durum asla söz konusu değildir. İstenildiği kadar sıklıkla yapılabilir. Birçok çift bu şekilde kolaylıkla hamile kalabilmektedir.
  • Yumurtlama dönemine yaklaştığınızda her gün seks yapın: Yumurtlamanın gerçekleştiği dönemlerde her gün gün aşırı seks yapmak hamile kalma yöntemleri arasında en önemlilerindendir. Ve hamilelik ihtimalinizi oldukça arttırmaktadır.Tabiki her birliktelikte erkekteki sperm sayısı belli bir miktarda azalmaktadır bu yöntemde. Fakat sağlıklı bir erkek için bu oran çok yüksek değildir. Yani gün aşırı bir şekilde birlikte olunabilir.
  • Hamilelik öncesi sağlık planlaması yapın: Doktorunuzla görüşerek hamilelik öncesinde en sağlıklı olabilmek için neler yapmanız gerektiğini öğrenin. Çünkü böylelikle hamile kalma yöntemleri arasında neleri yaparak vücudunuzu hazırlayacağınızı daha iyi öğrenebilir ve bir adım öne geçebilirsiniz. Hayatınızdaki gerekli değişiklikleri yapmak, sizi hamileliğe daha da yaklaştıracaktır. Bu yaklaşım, özellikle kendinizde ya da eşinizde bazı sağlık problemleri varsa daha büyük önem taşımaktadır. Böyle durumlarda doktorunuzla ya da sağlık danışmanınızla görüşerek hamile kalmadan önce yapmanız gerekenlerle ilgili daha detaylı bilgi almaya çalışmalısınız.
  • Vitaminlerinizi ihmal etmeyin: Özellikle folik asit bebeğin gelişiminde çok büyük öneme sahiptir. Doğum öncesinde genel vitamin takviyesi ve özellikle de folik asit takviyesi yerinde olacaktır. Başlama tarihi olarak hamile kalınmak istenen dönemden bir iki ay önce başlanması daha sağlıklı olacaktır. Bu şekilde davranmak, özellikle düşük ve bebekte oluşabilecek birçok riskli durumu önleme de faydalı olacaktır.
Yukarda bahsedilen durumlar incelenerek hamile kalma yöntemleri hakkında kısaca bilgi sahibi olabilirsiniz. Daha detaylı bilgi almak için lütfen sayfanın üstünde bulunan link’e tıklayınız.

Hamile Nasıl Kalınır

Hamile nasıl kalınır sorusunun cevabı olan en önemli 4 maddeyi aşağıda bulacaksınız. Listeyi gözden geçirerek neden hamile kalamadığınızı keşfetmeye çalışın. Ve eşinizle birlikte gerekli maddeleri uygulamaya çalışın. Özellikle de sizi ifade ettiğini düşündüğünüz, mutlaka düzeltmeniz gerektiğinize inandığınız maddeleri. Kısacası bebek sahibi olma şansınızı riske atmadan, bu konuya ciddiyetle yaklaşarak size yardımcı olmamıza izin verin.
Hamile Nasıl Kalınır? En Önemli Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?
Hamile Nasıl Kalınır? En Önemli Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?

Çok fazla kafein tüketmekten kaçının

İster çay yoluyla alınsın, isterse kahve ya da başka sıcak veya soğuk içecekler vasıtasıyla alınsın, eğer çok fazla kafein tüketiyorsanız bu erkeklerde sperm sayısının azalmasına ve kadınlarda da doğurganlığın etkilenmesine yol açacaktır.
Genel kural olarak, hamile kalmaya çalıştığınız dönemlerde içtiğiniz çay ya da kahve günlük bir fincanı geçmemelidir.

Kendiniz ya da eşiniz yeterince spor yapmıyor olabilirsiniz

Ne kadar çok egzersiz yaparsanız, vücudunuzdaki yağ oranı o kadar düşük olacaktır. Ve yağ oranınız ne kadar düşerse de hamile kalabilmeniz o kadar kolaylaşır. Hamile nasıl kalınır sorusunun en önemli sırlarından birisi spordur kısacası.
Fakat bununla birlikte çok aşırı düşük yağ oranı da adet periyotlarınızı bozacağı için düzensiz adetler görmenize sebep olabilir. Bu da yumurtlama dönemini tahmin etmenizi neredeyse imkansız hale getirecektir.
Spor yapmanın diğer bir olumlu yanı da vücudunuzda endorfinlerin salgılanmasını sağlayarak, daha enerjik olmanızı sağlamasıdır. Size bütün gün boyu daha çok enerji verecektir.
Böylece de ne kadar çok enerjiniz olursa, o kadar çok seks yapma isteğiniz artar. Hem daha çok, hem de daha düzenli seks yapmak istersiniz. Ayrıca vücudunuz güçleneceği için, bazı şeyleri yapmak ona çok daha kolay gelecektir.
Spor yapmak aynı zamanda stresi de yok eden bir çalışmadır. Eğer bir süredir hamile kalabilmek için uğraşıyor ve bunu başaramamışsanız, büyük ihtimalle biraz bunalmış, üzgün, hatta strese girmiş olabilirsiniz.
Ayrıca şunu da unutmayın: seksin kendisi de oldukça iyi bir spordur.

Kafanıza gereğinden fazla hamileliği takmaktan kaçının

Belki bunu söylemek yapmaktan daha zor olabilir, ama yinede kendinizi hamile kalabilmek için çok fazla kasarak strese sokmamalı, bunu kafanıza takmamalısınız. Çünkü ne kadar çok takıntı haline getirirseniz, hamile kalabilme şansınız o oranda azalacaktır.
Stres aylık periyotlarınızın daha düzensiz hale gelmesine yol açabilir. Hatta bazı durumlarda yumurtaların oluşmasını ya da tüplerde hareketini bile etkileyebilmektedir.
Ayrıca fazla takmanız üzerinizdeki baskıyı arttırarak eşinizle daha fazla tartışmanıza ve bu yüzden de aranıza soğukluk girerek seks yapmak istememenize yol açabilir.
Hamilelik uzmanları şunu söylüyorlar: “Seks zamanla çiftler için sıradan ve mekanik bir hale gelebilir. Birçok erkek, sadece yumurtlama dönemine yakın seks yapıldığı ya da o döneme odaklanıldığı için, “performans korkusu” yaşayabiliyorlar. Bir erkek içten içe, bu kadar stresle hamile nasıl kalınır sorusunu içinden geçiriyor olabilir bu durumda.
Eğer bir çift seks hayatını canlı ve renkli tutar, birlikte iletişime açık olursa, bu hem kendi ilişkileri için daha iyi olacaktır, hem de streslerini azaltacaktır. Ayrıca hamile kalmalarını da kolaylaştıracaktır.”

Kendiniz ya da eşiniz yeterince çinko ya da folik asit almıyor olabilir

Bu aynı zamanda dengeli ve düzenli beslenmeyle de alakalı bir konudur. Bazı durumlarda dengeli beslenen çiftlerde dahi çinko ya da folik asit eksikliğine rastlanılabilmektedir.
Özellikle hamile kalabilmek için uğraşıyorsanız, bunların ikisi de vücudunuz için son derece gereklidir.
Çinko, erkeklerde üretilen spermlerin yeterli kalitede olmasını sağlamaktadır. Bu da düşük riskini azaltmakta çok büyük bir önlem olacaktır.
Folik asitse kırmızı kan hücrelerini ve alyuvarları arttırarak kadın vücudunun hamile hazırlanmasını sağlar. Bunun artı yönüyse bebeğin doğum rahatsızlıkları ya da sıkıntılarla doğmamasını sağlamasıdır. Bu yüzden hamile nasıl kalınır sorusunun cevabını arayan çiftler, bu iki minerale de mutlaka dikkat etmelidir.

Hızlı Nasıl Hamile Kalınır

Nasıl Hamile Kalınır | Öncelikle Dikkat Edilmesi Gerekenler

En Hızlı Nasıl Hamile Kalınır?
En Hızlı Nasıl Hamile Kalınır?
Nasıl hamile kalınır bunu öğrenebilmek için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, her şeyden önce gebe kalmak için en uygun zaman tespitidir. Çünkü hangi dönemde hamile kalınır, bu doğru bir şekilde tespit edilebilirse çabalar boşa gitmeyecek ve kısa sürede gebe kalmak mümkün olacaktır. Ne yazık ki uzun süre hamile kalamayan birçok çift henüz hamilelik periyodu ve hamile kalınan dönemlerle ilgili bilgi sahibi olmadığı için bazen aylar, hatta bazı durumlarda yıllarca çocuk sahibi olamamaktalar. Bir çok kadının nasıl hamile kalırım, nasıl gebe kalınır gibi sorularının temelinde yatan soru aslında hamilelik ve zaman konusunun yeterince bilinmemesiyle alakalıdır.

Nasıl Hamile Kalınır | Hamileliğe Uygun Cinsel Pozisyonların Seçimi

Birliktelik sırasında uygun pozisyonların seçimi yine nasıl hamile kalınır sorusunun en önemli cevaplarından birisidir. Doğru pozisyonlar hem hamilelik öncesinde, hem hamilelik süresince bebeğin sağlığı, hem de hamilelik sonrasında annenin kendisini daha hızlı iyileştirmesi için önem taşımaktadır. Bilinen kanının aksine hamileliğe uygun olan pozisyonlar sadece bir iki pozisyonla sınırlı değildir. Bu konuda önemli noktalardan birisi de sadece pozisyon değil, cinsel birliktelikten sonra yapılması gereken ve yapılmasından dikkatle kaçınılması gereken davranışlardadır. Hamilelikle ilgili hangi pozisyonun seçilmesi gerektiği, birlikteliğin arkasından nelere dikkat edilmesi gerektiği ve nelerden kaçınılması gerektiğiyle ilgili daha fazla bilgi almak için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Uygun ve Dengeli Beslenmeyle Nasıl Hamile Kalınır

Nasıl hamile kalınır konusunu en çok etkileyen unsurlardan birisi de beslenme konusudur. Sağlıklı, doğru ve dengeli beslenme tabiki hayatımızın her konusunda olduğu gibi hamilelik konusunda da kolaylık getirecektir. Burada dikkat edilmesi gereken hamilelikle ilgili beslenme söz konusu olduğunda bunun sıradan bir sağlıklı beslenmenin daha ötesinde bir ilgi ve dikkat gerektirdiğidir. Gerektiğinde hamileliğe özel diyet uygulanmalı ve hamileliği hem erkek, hem de kadın açısından kolaylaştıran bazı besinlerin özel olarak alımına dikkat edilmelidir. Yine bu besinlerin özellikle hamilelik periyotlarında daha yoğun kullanılması önemlidir.


Hamile kalma yöntemleri arasında en önemlileri, öncelikle doğurganlığı arttırmak üzerine kuruludur. Yapılması gerekenler aşağıda liste halinde verilmiştir. Umarız faydalı olur.
Hamile Kalma Yöntemleri Nelerdir?
Hamile Kalma Yöntemleri Nelerdir?
  • Düzenli olarak seks yapın: Eğer hafta da 2 ya da 3 kere seks yapıyorsanız, yumurtlama dönemine raslama ihtimaliniz oldukça yüksektir. Sağlıklı çiftler için sekskonusunda aşırı fazla gibi bir durum asla söz konusu değildir. İstenildiği kadar sıklıkla yapılabilir. Birçok çift bu şekilde kolaylıkla hamile kalabilmektedir.
  • Yumurtlama dönemine yaklaştığınızda her gün seks yapın: Yumurtlamanın gerçekleştiği dönemlerde her gün gün aşırı seks yapmak hamile kalma yöntemleri arasında en önemlilerindendir. Ve hamilelik ihtimalinizi oldukça arttırmaktadır.Tabiki her birliktelikte erkekteki sperm sayısı belli bir miktarda azalmaktadır bu yöntemde. Fakat sağlıklı bir erkek için bu oran çok yüksek değildir. Yani gün aşırı bir şekilde birlikte olunabilir.
  • Hamilelik öncesi sağlık planlaması yapın: Doktorunuzla görüşerek hamilelik öncesinde en sağlıklı olabilmek için neler yapmanız gerektiğini öğrenin. Çünkü böylelikle hamile kalma yöntemleri arasında neleri yaparak vücudunuzu hazırlayacağınızı daha iyi öğrenebilir ve bir adım öne geçebilirsiniz. Hayatınızdaki gerekli değişiklikleri yapmak, sizi hamileliğe daha da yaklaştıracaktır. Bu yaklaşım, özellikle kendinizde ya da eşinizde bazı sağlık problemleri varsa daha büyük önem taşımaktadır. Böyle durumlarda doktorunuzla ya da sağlık danışmanınızla görüşerek hamile kalmadan önce yapmanız gerekenlerle ilgili daha detaylı bilgi almaya çalışmalısınız.
  • Vitaminlerinizi ihmal etmeyin: Özellikle folik asit bebeğin gelişiminde çok büyük öneme sahiptir. Doğum öncesinde genel vitamin takviyesi ve özellikle de folik asit takviyesi yerinde olacaktır. Başlama tarihi olarak hamile kalınmak istenen dönemden bir iki ay önce başlanması daha sağlıklı olacaktır. Bu şekilde davranmak, özellikle düşük ve bebekte oluşabilecek birçok riskli durumu önleme de faydalı olacaktır.
Yukarda bahsedilen durumlar incelenerek hamile kalma yöntemleri hakkında kısaca bilgi sahibi olabilirsiniz. 

Siğil Nasıl Geçer

Siğil Nasıl Geçer, Siğil çok fazla görülen bir deri virüsüdür. Siğilin diğer bir ismi verruka'dır. Derinin yüzeyinde olan bu siğiller genelde iyi huylu denilebilir. Buna ufak tümör denilir. Siğil bedenin değişik yerlerinde kendini gösterebilir. Siğillerde oluşan bu virüs deri tabakasına etki ederek fazla derecede kratin yüklemektedir. Bu kratin yükleme yaparken hücrelerin üremesine neden olmaktadır. İlk başta siğillerin görünümü bir toplu iğnenin başının orantısındadır. Ancak siğilin geçen zamanlar içinde bezelye kadar olmaya başlamıştır. Tırnağın etrafına kadar saran siğiller fazla çatlama oluşturmaya başlar. Çatlamalar neticesinde başka bir enfeksiyona sebep verecek kadar ve iltihaplanma derecesine kadar gider.
Siğiller; derideki yüzeyde yada mukozaya giren Human Papillomavirüs HPV olarak kanıtlanmış bu virüse ait enfeksiyondur. Siğillerin olduğu yerde, bazı kısımlarda boyutuna ve şekline göre değişiklik göstererek ciltle aynı rengini alarak kabartılı ve nasırlı gibi sert görünürler.
Kurbağa ellemek siğile neden olur mu?
Halk arasında böyle bir inanış olmasıyla beraber ancak bu zamana kadar bilimsel olarak kanıtlanamamıştır.
Siğiller 4 ana bölümden oluşmaktadır;
Yaygın siğiller-Verruca Vulgaris, Ellerde, parmaklarda ve tırnak etrafında bulunan bu siğillere sık rastlanır. Derinin tamamını bozarak oluşan durumlar içerisinde, tırnak yeme, tırnak yolma, vb. daha kolay oluşmasına sebebiyet verir. Çocuklarda bu gibi durumlar gözlemlenmektedir.
Ayak tabanı siğilleri-Plantar Warts, Bir yada birden fazla şeklinde görülür. Diğer siğillere göre derinin içinde çöküntü halindedir. Ağrıya da neden olabiliyor. Beden ağırlığının basıncına göre bu nedenle büyürler. Üstünde kanama noktalarını belirterek kırmızımsı ve siyahımsı olabiliyor. Ağrının, siğilin büyüklüğü ve nedenli derinliğine bakarak değişir.
Düz siğiller-Flat Warts, Nitekim ufak, yumuşak olup, deri yüzeyleri düz olarak görülür. Sayılarını saymakla bitmez. Bedenin her kısımlarında görülebileceği gibi, yoğun olarak yüz bölümünde ve saçlarda oluşabiliyor. Şekilleri düz olduğundan gözle görülmeyebilir.
Etek siğilleri-Flat Warts, Yetişkinlerde fazla oranla görülen ve yaşamı oldukça etki eden siğillerdir. Genital bölgenin dış kısımlarında gözlemlenmektedir. Birden fazla eşli ve sağlık önlemi alınmadan cinsel yolla etkilenerek bu gibi durumlara rastlanır. Bunun bayanlarda servixi yani rahim ağzı, nedenlerle uzun süreçli tedavi gerektiren ve kansere kadar yol açan sebeplerdir.
Siğilin bulaşması nasıl olur?
Siğil mikrobu deri özelliğini bozarak o bölgeden sızarak deriye nüfus eder, misal bir çatlaklık, sıyrılmadan dolayı mikrop vücuda sızıntı yapar yada tırnak kenar kısmından deriyi kemirip veya tırnak koparan çocuklarda daha sık oluşmaktadır. Ortak kullanılmış terlik sebebi, ayakkabıdan, havlu ve kişiye ait özel eşya, havuz, duş, hamam, kaplıca, tuvalet gibi sebeplerden hijyene önem verilmediği zaman kuaför, ağda salonları bulaşmasına neden olmaktadır.
Siğil neden tekrarlar?
Eski zamanda oluşmuş siğili iyileştikten az bir süre sonra tekrar bir tane kendini yenileyebilmektedir. Bu durumun eskiden oluşmuş siğile tedavi olmadan önce siğilin kenarlarına virüsün yayılmış olmasıdır. Bu yavrulamış siğil ana siğilin etrafında gelişir. Ancak, yavru siğilin engellenmesi ana siğilin erken tedavi ile uygulanan yöntemdir. Erken tedavi yapılırsa bu virüs az yayılması olarak gözlemlenir.
Siğil nasıl tedavi edilir?
Tedavi edilirken direk virüsü yok etme yöntemi olamadığı için bu duran siğiller yok edilse yine yenilenir. Hastalarda bağışıklık sistemindeki yinelemesi önemini taşır. Genital siğil tedavi sürecinde fazla dirençli olmaktadır. Siğil tedavisi için tanı koyulan hastaların yaşı, siğillerin dağılımı, yerleştiği bölge ve zamanı, hastada siğiller, genel anlamda sağlına zarar vermeden kozmetik ürünlerinin rahatsız etmesi, bulaşıcılığı, bazen de ağrılı nedeniyle tedavisi yapılmalıdır. Tedavinin temek öğesi olarak kimyasal maddelerinin derinin dışarıdan tatbikiyle uygulayarak olmasıdır. Hastanın da tedaviye evinde siğiller iyileşene kadar zamanki, 1-3 ay gibi zaman içinde uygulanır. Yalnız tüm siğil grupları bu tedaviye yanıt vermeyebilir.
Başka bir uygulama ise, ilk hedef siğil dokusuna sıcak yada soğuk yolu ile tahribe yol açacak tedavisidir. Bunun sıcak tedavisi, sıcak yada yakma, tıp dilinde elektrokoterizasyon uygulaması ile deriyi uyuşturmaktır. Daha sonra içine elektrik akımı vererek bir metal siğilin üstüne değerek siğil yok olur, bunu yaptıktan sonra kalan yarayı temiz tutarak ve pansumanlarına devam ederek iyileştirilmesidir.
Diğer uygulanan yöntem ise, Kriyoterapi olarak dondurma yada kar tedavisiyle siğilin 196 dereceli sıvı azot gazı ile dondurulmasıdır. Daha sonra dokunun yara kabuğu gibi kabuk atarak dökülmesini sağlar. Tedavi sürecinin 15 günlük arayla 4-5 defa yenilenmektedir. Bu tedavi yöntemi çocuklarda da uygulanır. Direnç gösteren siğil hastalığı tedavide bağışıklık sistemini kuvvetlendirici ilaç uygulamasına da gerek duyulur.
Siğil dua ile tedavi edilebilir mi?
Peygamberimizin elini toprağa vurarak okuduğu siğil duası;
Okunuşu; "Em ebremu emren fe mumbrimun."
Yüzde ve elde bulunan siğiller için kenarları kalemle işaretlenerek 3-5 ve 7-40 defa bu ayet okunursa Allah şifa verir.
Doğal bitkili siğil tedavisi yöntemleri;
  • Limon yağı, bir tatlı kaşığı
  • Elma sirkesi
  • Limon kabuğu, 2 tane
Limon kabuklarını incecik doğrayın ve elma sirkesini hemen üstünde olacak kadar koyun, 10 gün boyunca balkonda yani serin bir  ortamda karışımı bekletin. 10 günün sonunda içine limon yağından ilave ederek günde 3-4 defa siğil olan bölgeye sürün.
Siğili geçiren yöntem;
  • Lahana yaprağı
  • Sarımsak, 1 diş
Lahana yaprağı çok sert ise kısa süre haşlayarak yumuşatma sağlanır. Yumuşayan lahana yaprağını içine antiseptik özelliği olan sarımsağı koyun ve siğil olan bölgede 3 saat kadar bekletin. Bunu siğiliniz geçinceye her gün uygulayabilirsiniz.

Genital Siğil

Genital siğil, genital human papillon (HPV) virüsüne bağlı enfeksiyonla ortaya çıkan, cinsel yollarla bulaşan ciddi bir rahatsızlıktır. HPV virüsünün yüzden fazla türünün yarısı bu siğillerin oluşmasına sebep olmaktadır. Araştırmalara göre, 15-49 yaş arası kişilerin %1-2'sinde bu rahatsızlık bulunmaktadır. Hastalığı kapan kişilerde aylar hatta yıllar süren kuluçka dönemi yaşanabilir. Korunmasız cinsel ilişkiler sebebiyle, son yıllarda özellikle gençler arasında yaygınlaşmıştır. Tıpta kondilom olarak adlandırılan rahatsızlığın bulaşıcılık özelliği yüksektir. Virüsü kapan kişide rahatsızlık görünmese bile, taşıyıcı olarak başkalarına bulaştırabiliyor.
Genital siğilin belirtileri nelerdir?
  • Sıcak ve nemli alanlar olan makat çevresi ve genital bölgelerde görülen, kırmızı, deri renginde ve kahverengi kabarıklar hastalığı düşündürmelidir. 
  • Bölge aşırı nemli ise, kabarıklıklar beyazımsı renkte olabilmektedir.
  • Nadiren de olsa, kabarıklıklarda kaşıntı ve yanma görülmesi.
  • Büyüyerek karnabahar görünümünü alan kabarıklıklar siğilin en belirgin özelliği olacaktır.
  • Özellikle bayanlarda yaşanan ağrılı cinsel ilişkilerde siğillerin araştırılması gerekir.
  • Erkeklerde cinsel bölgenin deri kalınlığı daha fazla olduğu için, anlamsız kaşıntılar ve idrar zorluğu çekilmesinde siğiller bakımından araştırma yapılmalıdır.
Genital siğilin bulaşma sebepleri nelerdir?
  • Cinsel yolla bulaşan bir hastalık olmasına rağmen, tam bir cinsel birleşme olmasına gerek yoktur. Temas halinde bile bulaşıcılığı aktif olacaktır.
  • Genital bölge ve makat civarında egzema veya akıntı problemleri bulunuyorsa, siğil daha kolay bulaşacaktır.
Genital siğilin tanısı ve tedavisi nasıldır?
Siğilin tanısı, doktorun yapacağı fiziksel muayene ile rahatlıkla konacaktır. Oluşumların üzerine sürülecek olan bazı solüsyonlar, ciltte renk değişiklikleri yapacağından siğillerin teşhisinde yardımcı olacaktır. Hastalığın teşhisine yardımcı olacak kan testi bulunmamaktadır. Siğillerin yerine, sayısına, büyüklüğüne göre belirlenecek tedavi uzun bir zamana yayılabilmektedir. Siğillerin kremlerle, kriyoterapi yoluyla soğuk tedavi uygulanmasıyla, sıvı azot ile dondurmak, elektro koter ve lazer yardımı ile yok edilmesi yöntemleriyle temizlenmesi gerekir. Bu işlemler bulaşıcı özelliğini ortadan kaldırmak için yapılmalıdır. Cerrahi girişimlerle de siğillerin temizlenmesi mümkündür. Bu tedavide bistüri ile siğillerin temizlenmesi ve alt bölgenin temizliğinin birlikte yapılması gerekir. Bölge lezyonlardan temizlendikten sonra, tekrarını engellemek için önlemler alınmalıdır. Uygulanacak tedaviler evli kişilere birlikte uygulanmalıdır. Hastalığı yaşamış olan kişilerini  tedavilerinden sonra, bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için çabalamalıdır. Sürekli olarak takip edilerek, yeni oluşumlara engel olunmalıdır
Genital siğilden korunma yolları nelerdir?
  • 11-12 yaşlarında kız çocuklarına HPV aşısı 3 doz olarak uygulanmalıdır.
  • 13-26 yaşlarındaki bayanlar aşı olmadıysa HPV aşısı mutlaka yapılmalıdır.
  • Genital siğil hastası olan kişilere de aşı yapılmalıdır. Virüsün diğer türlerine karşı korunma sağlanmalıdır. 
Genital siğiller neden tedavi edilmelidir?
  • Bulaşıcı özelliklerinin ortadan kaldırılması için mutlaka tedavi edilmelidir. 
  • Bazı türlerinin ileri dönemlerde rahim ağzı kanserlerine sebep olabileceği için tedavide gecikilmemelidir.
  • Bayanların hamilelik dönemi öncesinde tedavi olması, hastalığı bebeğe geçirmemesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca büyüyen oluşumlar doğum kanalını tıkayabileceği için, doğumu yapmak zor olacaktır. Bu durumlarda sezaryen kaçınılmaz bir tercih olacaktır.

Siğil Duası

Siğil duası, inanarak okunduğu zamanlarda faydasını görebileceğiniz dualardır. Doktorunuzun önereceği tedavi yollarını denerken, dua yöntemini denemeniz de fayda sağlayacaktır. Siğilere iyi gelebilecek bir çok dua bulunmaktadır. Bu duaları okurken abdestli olmanız önerilir. Siğiller cilt üzerinde bulunan çoğu zararsız olan deri çıkıntılarıdır. Tedavi veya kendiliğinden geçebilen oluşumlar, çoğu zaman yayılım gösterir. Görünüm olarak kişileri huzursuz eden bu oluşumlardan kurtulmak için, inanarak yapacağınız dualarınız Allah tarafından kabul edilecektir. Bir hastalık için faydalı olabilecek bir dua bulunduğunda bunu okumak ibadet sayılacağından, sizler için de faydalı olacaktır. Duanın siğillerinize iyi geleceğine inanmak, bağışıklık sisteminizi güçlendireceğinden daha hızlı iyileşme belirtileri görülecektir.
Siğilleri yok etmek için okunabilecek dualar nelerdir?
  • Öncelikle abdest alarak, Fatiha suresini ve 3 kez İhlas suresini okumalısınız. Okuyacağınız bu duaları peygamberlerimize ve ashabına bağışlamanız önerilir. Daha sonra bir kuru soğanı ortadan ikiye bölerek, üzerini tuzlayınız. Bu şekilde sulanan soğanın üzerine besmele çekerek, 11 defa Tebbet ve Fil surelerini okuyarak üfleyin. Daha sonra besmele çekip, salavat getirerek, siğillerin üzerine sürün. 
  • Abdestli şekilde üç adet kağıt üzerine ''ERDİ'' yazarak, her gün bir adeti üzerine 3 tane İhlas ve Fatiha suresi okuyarak, siğillere sürülmeli ve daha sonra yakılmalıdır.
  • İri tuz taneleri üzerine 3 adet İhlas ve Fatiha suresi okuyarak, siğillere sürebilirsiniz. Daha sonra tuz tanelerini bahçeye gömmelisiniz.
  • Zuhruf suresinin 79. ayeti olan ''Em ebremü emren fe inna mumbrimün''  okunursa fayda görebilirsiniz. Bunun için elde ve yüzde bulunan siğilleri kalemle işaretleyerek, üzerlerine  bu duayı 3-5-7 veya 40 defa okursanız, Allah'ın izniyle şifa bulursunuz.

Elde Siğil

Elde Siğil, Siğil genellikle bir virüs hastalığıdır. 'Human Papilloma Virüs' denilen virüsün bulaşması neticesinde kendini gösterir ve deride et beni olarak et parçacıkları oluşturur. Siğil bulaşıcılığının yanında tehlike oluşturabilir. Yalnız sonucunda hayati tehlike riskini taşıyan hastalık değildir. Şayet genital siğiller ayrıdır. Bu tip siğillerin kanser riskini taşıdığından genellikle tehlikeli olabilirler. Genital siğilin haricinde bir çok değişik siğil vardır. Yüzde çıkan siğiller, elde çıkan siğiller, ayakta çıkan siğillerdir. Özetlersek virüslerin vücuda yayılmasına bağlı bulunan, vücudun her yerinde siğiller görülebilmektedir.
Eldeki siğil, Ellerde oluşan siğiller, en çok karşılaşılan siğil virüsüdür. Viral kökeni olarak bulaşıcı özelliği olan ve vücudun değişik bölgelerine yerleşmektedirler.
Eldeki siğillerin yayılması ve görünümü şu şekilde tarif edilebilir;
Siğiller, el sıkışma, öpüşme ve aynı zamanda temizlik ürünlerinin kullanılarak diğer başka insanlara bulaştırma riskini taşır. Genelde yüz ve boyun kısımlarında oluşan siğillerde hastaların siğili tanıması için zaman alabiliyor. Bu siğilin çoğalmasına neden olarak yayılması şeklinde gerçekleşiyor. Fakat ellerde olmuş siğil daha erken tanısı yapılabilmektedir. Parmak ve el kısmında kabuklu, sert tırtıklı bir yapısı olan siğil, en çabuk yayılma göstererek hızlı büyümesini sağlar. "zaman içinde geçer" düşünüldüğünde siğiller daha çok görülür ve dağılmasına sebep verecektir.
Eldeki siğiller neden oluşur?
Elde oluşan siğil ile beraberinde getirdiği birçok siğilin oluşma etkeni HPV virüsüdür. Bu virüs derinin yüzeyini kaplayarak hücrelerin içine girerek üremeye başlamaktadır. Hpv virüsü derinin içine yerleştiğinde deri hücreleri şekilsiz olarak üremeye neden olur ve gayet ufak bir selim tümörü bu siğilleri başlatmaktadır. Siğiller, kişilerde virüsle geldiği kanıtlanmış bir türden bulgulardır. Siğiller bulaşıcıdır, bir kimseden diğerine veya vücudun bir yerinden başka bir yerine geçerek bulaşma sağlar. Bazı durumlarda da direk deriyle temas halindeyken yada ortak kullanımlı bir eşyadan, yani bir havludan geçerek bulaşma sağlar. Hpv virüsü derinin oluşturduğu bir incecik çatlak nedeniyle bile deri altından geçerek siğile sebebiyet verir.
Ellerdeki siğilin tedavisi nasıl olur?
El ve vücut bölgesinde oluşan siğil asla el ile müdahale yapılmaması, koparılmaması gerekir. Fakat en çok hatalardan birisi de "zaman içinde geçer" diyebilen siğilde daha hızlı ve dağılmasına sebep vermektedir. El ve tırnaklarda oluşan Perungual ismini alan genellikle el bakımını yaptıranlar ve tırnak yeme alışkanlığı yapanlarda görülür. Bu hastalarda siğil tırnak kısmına yani alt bölümüne girerek burada dağılarak siğiller gözlemlenir. Bu nedenle çok acı verirken tedavi süreci de daha fazla uzar. Siğillerin tedavi kısmı değişik krem yada jel kullanılabilmektedir. Yalnız bunlar oluşmuş bir siğili tedavi ederken diğer siğillere etki etmez. Yakma tedavisi el bölgesindeki oluşan siğili en yok edicisidir. Özel olarak en başarılı tedavi yöntemidir. Şayet tedavi bitiminden sonra hastanın bir süreliğine gözetim altında izlemek gerektirebilir. Nedeni ise, yeni oluşacak siğile karşı önlem alınmasına yöneliktir.